31 Ekim 2008 Cuma

MAYALI POĞAÇA...


Salı günü kahvaltıya gelen misafirlerim için yaptığım mayalı poğaçalar çok güzel oldular, zaten bizzat kendim:) mayalı poğaça manyağıyım desem yalan olmaz:)))

Bulduktan sonra yerimde yerim
Malzemeler..

1 su bardağı ılık süt.

yarım su bardağı ılık su.

1 yumurta.

yarım su bardağı sıvı yağ.

1 paket yaş maya.

3 yemek kaşığı şeker.

1 tatlı kaşığı tuz.

Aldığı kadar un.

2 su bardağı kadar unu yoğurma kabına alıp üzerine mayayı ilave edip sütle maya eriyene kadar mıncıklayalım.

Maya eridikten sonra üzerine suyu yağı yumurtayı şekeri tuzu ilave edip karıştıralım.
Kıvamını tutturana kadar un ilave ederek yoğuralım.

Çok katı bir hamur olmamalıdır.

Yoğurma işlemi bitince ceviz büyüklüğünde yuvarlaklar hazırlayıp yağlı kağıt koyduğunuz tepsiye aralıklı olarak dizelim.

Yarım saat kadar mayalanması için bekletip üzerine yumurta sarısını sürelim susamını serpelim.

200 derecede ısıtılmış fırında pembeleşene kadar pişirelim..

Fırından harika kokular gelir kendinizi tutmayın çıkar çıkmaz hemen birini yiyebilirsiniz.

Afiyet olsuuuun..
Hoşçakalın....

30 Ekim 2008 Perşembe

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLADIK..

Cumhuriyetimizin 85. yılı Denizli'mizde de büyük bir coşku ile kutlandı..
Vilayet önünde yapılan tören, Vali, Garnizon komutanı ve Belediye başkanının törene gelmesiyle başladı..
Daha sonra bütün okullar, Askerler, sivil toplum örgütleri ve dernekler geçit yaptı..

Daha sonra her okul hazırladığı programla Cumhuriyet bayramını kutladı..
19 Mayıs İ.Ö.O kutlamalarında Oğlum şiirini okudu..

1. Sınıf çocukların bayram coşkusu:))


28 Ekim 2008 Salı

ÇOK ŞÜKÜR KAVUŞTUK:) ve PATLICANLI BÖREK....

Şükürler olsun!!!! Bloglarımıza kavuştuk....
Evet arkadaşlar sonunda hak yerini buldu sanırım, sessiz sedasız blogları kapattılar bunca insanın emeğini düşünen olmadı sanırsam

Aslında madalyonun birde öbür yüzü var, biz blogcular arasında çok güzel arkadaşlıklar kuruldu her gün birbirimizi ziyarete gidip kim ne yapmış ne var ne yok diye yorumlaşıyoruz..

blog kapanınca bütün arkadaşlar feleğimizi şaşırdıkhemen yeni blog arayışına girip başka blog bulduk ama alıştığımız ev gibi olmadı tabiiki şurası nasılmış buradan ne oluyor diye araştırma faslını daha bitirmeden kürkçü dükkanı açıldı da geri döndük, Aymeninde dediği gibi kiracı olmak zor bu hayatta artık Allah kendimize bir com adresi versin arkadaşlar dimi:)

Eh artık bu kavuşmanın şerefine bir pasta attıttırmak gerekirdi ama elimde börek vardı..
Bu böreğin yapımcısı Nezahat yengem olur, geçen hafta annemin misafirleri için yapıp getirmişti bende kaçırmadım hemen şipşakladım tarifinide yengemin ağzından yazıyorum:)

Kararı kadar patlıcanı rondodan geçirin ve içine tuzlu su koyun acısı çıksın.
Soğanı biraz sıvı yağda kavurun içine suyunu süzdüğünüz patlıcanları salça karabiber ilave edin ve kavurun ocaktan alın.

Kararı kadar:) sıvı yağ ve suyu karıştırın yufkanın üzerine kaşıkla dökün kenarlarını ortaya toplayın bir kare elde edin kareyi 4 de bölün ortalarına patlıcanlı içten koyarak zarf şeklinde katlayın tepsiye dizin.

Üzerine yumurta sarısı sür diye ben dedim yoksa yengem hayatta yumurta sarılı börek yemez resim çekeceğim için birazına sürmüş geri kalanına sürmemiş ama siz sürün:)

Kızgın fırında pişirin afiyetle yiyin...
Hoşçakalın Sevgiler......

21 Ekim 2008 Salı

ÖDÜL ve AŞKIN HİKAYESİ.............

Biz bloggerciler yapılan bu haksızlığı kınıyoruz....
Artık yeni adresim http://meleginmarifetleri.wordpress.com/ hepinizi beklerim

Sevgili arkadaşlarım H.Didem ve peynirhöşmelimi arkadaşlarım bir blg arkadaşlığı ödülü olan Uluslararası arkadaşlık ödülü/Friendship Around The World Avard için arkadaşlık listelerine benide eklemişler; onlara buradan çok teşekkür ediyorum.


Bende bazı arkadaşlarıma bu ödülü ulaştırmak istiyorum....
http://gunebakantarlalari.blogspot.com/(Hülya)

http://turklokumu.blogspot.com/(Aybike)

http://tigeraymen.blogspot.com/(Aymen)

http://kalbegidenyol.blogspot.com/(Gözde)

http://yesiminsofrasi.blogspot.com/(Yeşim)

Şimdilik bu kadar baktım birçok arkadaş almış ödülü:))

**** **** **** **** ***** **** **** *****
Bir gün Delilik yakın dostlarını kahve içmek üzere evine davet etmiş.Herkes gelmiş. Kahveler içildikten sonra Delilik dostlarına saklambaç oynamayı önermiş.

- Saklambaç mı? O da nedir? diye sormuş Merak.

-Saklambaç bir oyundur. Sizler saklanırken ben yüze kadar sayacağım.Saymayı bitirdiğimde ilk bulacağım kişi benden sonraki ebe olacaktır.

Korku ve Tembellik dışındakiler Delilik'in önerisini derhal kabul etmişler.

- 1..., 2..., 3... diye yüksek sesle saymaya başlamış Delilik.Acelecilik, ilk bulduğu yere kendini atıvermiş.Utangaçlık, her zamanki alışkanlığıyla bir ağacın gölgesine ilişmiş.Neşe,bahçenin orta yerine doğru yönelmiş.Hüzün, saklanacak yer bulamadığından ağlamaya koyulmuş.Kıskançlık, Başarı'nın peşinden giderek yanıbaşındaki bir kayanın ardına sığınmış.

Delilik saymayı sürdürmüş...

Umutsuzluk, Delilik'in doksan dokuza geldiğini duyduğunda iyiden iyiye umutsuzluğa kapılmış.

- YÜZ ! diye haykırmış Delilik, Saklanmayan ebedir, aramaya başlıyorum.... .

İlk söbelenen Merak olmuş. Birinci kurbanın kim olacağını o kadar merak ediyormuş ki, saklanmayı ihmal etmiş.

Bahçe duvarına baktığında, Delilik Kararsızlık'ı farketmiş; üzerine tünemiş olduğu duvarın hangi tarafına saklanacağını düşünmekle meşgulmüş.....

Ve hemen ardından Neşe'yi, Hüzün'ü, Utangaçlık'ı söbelemiş.Herkes yeniden biraraya geldiğinde Merak sormuş:

-Aşk nerede? Hiç Aşk'ı gören oldu mu?Delilik, Aşk'ı aramaya koyulmuş. Dağlara çıkmış, nehirlerin yataklarına bakmış, ama Aşk'ı hiç bir yerde bulamamış.Çaresiz arayışını sürdüren Delilik, bir gül ağacı ile karşılaşmış. Eline geçirdiği bir çalıyla ağacın dallarını, yapraklarını yoklamış. Aniden tiz bir çığlıkla irkilmiş. Acıyla bağıran Aşk, diken batan gözünü tutuyormuş.

Delilik ne yapacağını bilememiş. Özür dilemiş, yalvarmış yakarmış Aşk'a kendisini affetmesi için.

O kadar üzülmüş ki, bir daha hayat boyu yanından ayrılmayacağını bile vaadetmiş.

Acısı biraz dinen Aşk sonunda özürleri kabul etmiş.

O günden beri Aşk'ın gözü kördür ve Delilik hep yanı başındadır!!!

16 Ekim 2008 Perşembe

UN KURABİYESİ....


Bir haftadan beri bloguma pek uğrayamadım ancak arada bir yorumlarınıza bakabildim.
Koca bir yazı bitirdik ama benim badana işleri bu zaman kaldı, badanaydı ufak tefek tamirattı pencerelerin değişmesiydi derken bir haftamı aldı tabii. Bu süre içinde de tahmin edeceğiniz gibi öyle yemek pasta işleriyle ilgilenemedim, şimdi arşivden bir kurabiye tarifini bari sizlerle paylaşayımda her gelişinizde aynı manzara olmasın diye düşündüm.
Şimdilik un kurabiyelerimle idare edin işleri halledeyim bakalım neler yapacağım? Bekleyip görelim dimi ama
Un kurabiyesini sevmeyen varmıdır bilmem, ben bayılırım.

İşte sizlere kolay bir tarif şip şak yapın ve yutun:)

Malzemeler:
1 paket yumuşak margarin.
1 çay bardağı sıvı yağ.

1 çorba kaşığı buğday nişastası.
3 çorba kaşığı pudra şekeri.
1 paket vanilya.
Aldığı kadar un (hamur çok yumuşak olmayacak)
Üzeri için pudra şekeri.

Yapılışı:
Yumuşak margarin ve şeker yoğurulur.
İçine sıvı yağ ilave edilir ve karıştırılır.
Un nişasta vanilya ilave edilir ve iyice yoğurulur.
İstenilen şekiller verilir ve 180 derecede ısıtılmış fırında çok kızarmadan pişirilir.

Afiyet olsun...

8 Ekim 2008 Çarşamba

SÜBYE, ALIRMISINIZ:)))

Sübye aslında İzmir Tire yöresine ait bir içecek, tarifini tv den almıştım koca yaz geçti deneyemedim.

Sonunda dün akşam durun size bir sübye hazırlayayım nasıl bir içecek olacak bi bakalım deyip işe giriştim. Kaç gün önce kavun çekirdeklerini kurutmuş ve hazırlamıştım zaten.

İçindeki malzemeler oldukça zengin lezzetli bir içecek olacağını tahmin ediyordum ama bu kadar beklemiyordum, süper bir tadı var bence kavunların bol olduğu şu günlerde mutlaka deneyin derim. Şöyle afilli bardaklarda misafirlere ikram edilse bence hiç hayır diyen olmazsmilie..

Malzemeler....
1 kavun ve çekirdekleri (çekirdekleri kurutun)
1 su bardağı süt.
1 su bardağı su.
istenilen miktarda toz şeker.
2 yemek kaşığı toz hindistan cevizi.
2 yemek kaşığı toz badem..

Hazırlanışı..

Çekirdekleri blendırdan iyice çekin ve kabuklarının ayrılması için elekten eleyin.
Blendırın içine kavunu ve toz şekeri ilave edip çırpın.

Üzerine suyu, sütü, hindistancevizi ve bademi ilave edip tekrar çırpınsmileys.

İşte sübyemiz hazıııır afiyet olsun soğuk olarak ikram edin..

Benim oğluş fotoğrafı çekmemi bile baklayamadi gördüğünüz gibi:)
Hoşçakalın.... Önemli not:

1. Çekirdekler bir gazete kâğıdının üzerinde 2 gün gibi kısa bir sürede kuruyor..

2. Bu ölçüden 6-7 bardak sübye çıkıyor.

7 Ekim 2008 Salı

ÇOKOPRENS KURABİYE....

Gazetede gördüğüm ve uzun zamandan beri denemek istediğim bir tarifti, kısmet bugüneymiş:) sunumu hoş ve lezzetli bir kurabiye..

Malzemeler:
250 gr margarin
2 yumurta sarısı
1 su bardağı pudra şekeri
4 su bardağı un
1 kabartma tozu
1 paket vanilya
2 tepeleme yemek kaşığı kakao
Oda sıcaklığındaki margarinle yumurta sarılarıpudra şekeri iyice karıştırılır.

Üzerine un vanilya ve kabartma tozu koyulup iyice yoğurulur.

Ele yapışmayan bir hamur olmalı, hamur üç eşit parçaya bölünür.

Bir parçası kakao ile yeniden yoğurulur.

Beyaz hamurların biri ilk olarak tezgahta merdaneyle yarım cm kalınlığında açılır.

Aynı şekilde kakaolu hamurda açılıp beyaz hamurun üzerine yerleştirilir.

Diğer beyaz hamurda açılır en üste o yerleştirildikten sonra ister kalıpla ister bıçakla kesilir.

Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilir, çok aralık bırakılması önemli değil.

18 derece ısıtılmış fırında çok hafif pembeleşene kadar pişirilir.

Hepinize afiyet olsun..

Hoşçakalın...

Yorumlarınızı bekliyorum:)))

5 Ekim 2008 Pazar

DENİZLİ'Lİ ŞEHİDİMİZİ UĞURLADIK:((((

Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar...
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, ya râb, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdât inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksünki kanın kurtarıyor tevhid'i....
Bedr'in askerleri ancak, bu kadar şanlı idi..
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın...
Bir can daha verdik kara toprağa..

Hakkari'deki hain saldırıda şehit olan askerlerimizinden biriside Denizli Beyağaç'tandı. Sabah bütün Denzili'de selası verildi, öğleyin Çınanardaki yeni camiiden cenazesi kalktı..
Bizde cenazeye katıldık çok kalabalıktı, Şehit Halil İbrahim Arılık'ın naaşı askeri arabayla camiiye getirildi.

Cenaze namazı kılındıktan sonra top arabasına yerleştirilen naaş'ı şehitler ölmez vatan bölünmez, kahrolsun pkk sloganları ve tekbirlerle köyüne son yolculuğuna uğurlandı...

Tabiiki ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar diye boşuna dememişler bizler üzüldük ama yinede ateş düştüğü yeri yakar.

İnşallah bu son olur, her seferinde bu sözleri söylüyoruz fakat değişen bişey yok, ana kuzuları ölmekte anaların yüreklerine ateş düşmekte.

Bütün şehitlerimize Allahtan rahmet analarına yakınlarına başsağlığı dilemekten başka birşey yapamıyoruz...
Allah sabırlar versin....

4 Ekim 2008 Cumartesi

4 EKİM HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ ve BİR KÖPEĞİN AĞZINDAN...:(

Bugün hayvanları koruma günü, ülkemizdeki hayvan haklarıyla bu zavallıcıkları ne kadar koruyabilirsek tabiii!!!!!
Bu korumasız bizlerden en çok sevgi bekleyen hayvanları koruyalııım lütfen sevmek şart değil sevmeyebilirsiniz ama en azından eziyet etmeyelim.....

Çok acımasız insanlar var, bu dünya sadece onlar için yaratılmış sadece onların yaşama hakkı varmış hayvanlara ellerinden gelen kötülüğü yapmak sanki en doğal haklarıymış gibi davranan...

Aslında dinimizde bile hayvanlara eziyet etmeyin emrediyor....
Hadisler...
Rahmetime ulaşmak isterseniz, yarattıklarıma şefkat ve merhametle muamele ediniz. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.

Hayvanlara işkence yapan kişileri yüce Allah rahmetinden uzak kılsın.

Hazreti Peygamber, hayvanlarının yüzlerine vurularak dövülmesini, dağlama yöntemi ile damgalanmasını yasaklamıştır.

Yüce Allah Kıyamet Günü’nde bir serçeyi bile haksız yere öldüren kimseden hesap soracaktır.

Allah’ın Elçisi köpeklerin de soyları devam etmesi gereken bir canlı türü olduğunu bildirmiş, onların gereksiz yere öldürülmesini yasaklamıştır.

Hayvanların dövülmesi, işkence edilmesi ve zevk için öldürülmesi haramdır.

Ben buradan DENİZLİ BELEDİYESİ'ne teşekkür etmek istiyorum...
Hayvanları itlaf eden birçok belediye görüyoruz televizyonda, aslında ne kadar aciz olduklarının kanıtı oluyor bu yaptıkları.

Denizli belediyesi'nin çok güzel uygulaması var, sokak hayvanları için harika bir klinik açtılar sokaklardaki köpekleri yakalayıp klinikte kısırlaştırıp prazit ve kuduz aşılarını yapıp aldıkları bölgeye bırakıyorlar..

Bahçeme gelen hamile bir kedim vardı ama benim bahçemde doğurmadı çünkü köpeğim var. doğum yaptı ve yavrularını hiç görmedim uzun bir süre ortalıkta görünmedi 3 ay kadar sonra bir gün baktım bir gözü yerinden oldukça fırlamış iltihaplı bir yavru kedi var ve benden kaçmıyor, insana alışkın daha sonra da annesini görünce anladımki benim hatunun yavrusu.

Hemen veteriner hekimimizi aradım böyle böyle bir kedi var ne yapmalıyım onun söylediklerini yaptım arkada bir odamız var oraya kapattım damla alıp geldim saban akşam damlasını yaptım ama hiç bir gelişme yok.

Tekrar vet'mizi aradım getir ben bi bakayım dedi baktı fakat yapacak bişey yok bu gözün alınması lazım bunu hayvanları koruma derneğine götür onlar hallederler zor bir ameliyat dedi.

Hemen aldım götürdüm 15 gün bizde kalması gerek iyileşince ararız gelir alırsınız dediler.
15 gün sonra dayanamadım ve aradım tedavisi tamamlandı alabilirisniz dediler. Gözünü almışlar aşılarını yapmışlar vede kısırlaştırmışlar oldukça güzel bakmışlar bende minik yavruyu annesine teslim ettim:))
Sokaktaki kedileri bile eğer yakalayıp götüren olursa kısırlaştırıyoruz dediler. Harika bir çalışma her belediye bu şekilde çalışmalı bence...

Kısırlaştırılmamış bir çift köpeğin yavrulamasıyla sayıları altı yıl sonra 67 bine ulaşıyormuş!!!!!!!!!!

Lütfen bütün hayvanlara özellikle sokak hayvanlarına karşı biraz olsun şevkât gösterelim....
Daha öncedenden yer verdiğim bu yazıyı yeri gelmişken tekrardan sizlerle paylaşmak istedim....
Üzerinden seneler geçti, şimdi hatırlıyorum da, ben yavruyken şirinliklerime katıla katıla güler, beni yavrum diye çağırırdın.

Birkaç delinen ayakkabı ve katledilen yastığı saymazsak, kısa zamanda senin en vazgeçilmez dostun oldum. Ne zaman bir muzırlık yapsam bana parmağını sallar ve "nasıl yaparsın" diye çıkışırdın. Ne var ki hemen arkasından kızgınlığın geçerdi ve beni yere yatırı, göbeğimi okşardın.

Çok meşguldün o aralar... Dolaysıyla tuvalet eğitimim tahminimizden uzun sürdü ama el ele verip üstesinden gelmiştik. Sana sokulup da koynuda geçirdiğim geceleri unutamam. sen farkında değildin belki am ben senin rüyalarını ve hayallerini gizlice dinler, bundan daha mutlu olunamayacağına kanaat getirirdim.

Beraberce uzun yürüyüşlere çıkar, parklarda koşuşturur, dondurma yerdik hatırlıyormusun? Bana sadece külahını verirdin dondurma bana dokunur diye. Ve evde senin işten dönüşünü beklerken sırtımı ılık güneşe verir, huzurlu derin bir uyku çekerdim.

Zamanla işinde daha fazla zaman geçirmeye başladın, boş zamanlarında da kendine bir eş aramaya koyuldun. Ben seni her zamanki gibi sabırla bekledim, sana hayal kırıklıklarınve acılarında teselli oldum. Yanlış kararlarını hiç bir zaman kınamadım, her defasında seni büyük bir sevinçle karşıladım. Sonunda birine aşık oldun ve evlendin.

BARINAĞA TERK EDİLDİM..

Ne varki eşin köpeklerden pek hazzeden biri çıkmadı. Yine de ben onu sevinçle karşıladım ve ona sevgi gösterim. Mutluydum, çünki sen mutluydun. Sonra insan bebekler geldi aramıza. Yeni yavruların heyecanını sizinle aynen paylaştım. Onların pespembe yumuşacık tenleri, mis gibi bebek kokuları beni heyecanlandırıp hayran bırakıyordu. Ben de onlara annelik etmek istiyordum. Ne yazık ki-her nedense- hem eşin hem de sen onlara zarar vereceğime kanaat getirdiniz ve beni ayrı bir odaya kapattınız hep. Oysa ben sevgiden mahrum kaldıkça, onlara olan sevgim daha çok arttı. Bilmediniz hiç.

Çocuklar büyüdükçe onların en yakın dostu oldum. Tüylerime tutunup tombul bacaklarının üzerinde ilk adımlarını attılar, minicik parmaklarını gözlerime soktular, kulaklarımın içini karıştırdılar, burnuma öpücükler kondurdular. Gerektiğinde onları hayatım pahasına korumaya hazırdım. Ama bu arada senin dokunuşuna ise hasret olmuştum. "köpeğin var mı?" sorusuna, cüzdanından resmimi çıkarıp,hakkımda şirin hikayeler anlattığın zamanlar artık geride kalmıştı. Senin köpeğin olmaktan çıkıp itin biri oldum; bana yaptığın her masraf sana batmaya başladı.

Sonunda da başka bir şehre tayinin çıktı. Yeni apartmanınızda sana ve aile yer vardı ama bana yoktu. Ailen için en doğru kararı verdin belki ama unutma ki, bir zamanlar ailen sadece benden ibaretti.

Son araba gezintimize çıktığımızda heyecanlıydım. Ta ki barınağa varana kadar. Barınak köpek, kedi, korku ve umutsuzluk kokuyordu. Gereken evrakları doldurduğunu ve "ona çok iyi bir ev bulacağınıza eminim" dediğini hatırlıyorum. Omuz silkip sana karamsar bir bakış attılar. Onlar orta yaşlı, terk edilen bir köpek veya kedinin akıbetinin farkındaydılar.

Oğlunun tasmama yapışan elini zorla açmak zorunda kaldın.Çığlık çığlığa haykırmasına aldırmadın belki ama ben onun adına hem üzüldüm hem de çok endişelendim. Endişem, ona o anda arkadaşlık, sadkat, sevgi ve sorumluluk, bir cana duyulan saygı konusunda vermiş olduğun hatalı hayat dersinde yatıyordu. Başıma son bir kere dokunup bana veda ettin, göz göze gelmemeye özen gösterdin. Gitmen gereken yerler, yetişmen gereken işler vardı ve zaman aleyhine çalışıyordu nasıl ki şimdi de benim aleyhime çalıştığı gibi.

Sen ayrıldıktan sonra, barınaktaki iki tatlı kadın taşınacağı aylar öncesinden bildiğin halde bana uygun bir yuva bulmak için en ufak bir çaba sarf etmediğinden yakındılar. Sadece üzüntü içinde başlarını sallayıp "nasıl yaparsın" sordular arkandan.

Barınakta, zamanları izin verdiği ölçüde bizimle ilgileniyorlar. Bizi besliyorlar tabiiki ama bende iştah falan kalmadı. Önceleri ne zaman biri kafesime yaklaşsa sensindir diye kafesin önüne koşardımm. Belki kararını değiştirdin, belki bunların hepsi kötü bir rüyadan ibaretti veya belki bana acıyan biri beni kurtarmaya gelmişti... Ama anladım ki şirin yavru köpeklerle bu konuda yarışmam söz konusu bile değil. İşte o zaman kaderime razı olup kçşeme çekildim ve akıbetimi beklemeye koyuldum.

VE ÖLÜM...

Önce ayak seslerini duydum onun. El ayak çekildikten sonra beni kafesimden çıkardı. Onu uslu uslu koridorun sonundaki odaya kadar takip ettim. Sessiz, sakin bir odaydı. Beni yavaşça kaldırdı ve masanın üstüne koydu, başımı okşadı, kulaklarımın arkasını kaşıdı, tasalanmamamı söyledi. Kalbim heyecanla çarpıyordu ama aynı zamanda içimi de sonsuz bir huzur kapladı. Sayılı günlerim dolmuştu demek ki ... Kendimden çok onun için üzülüyordum. Üzerimdeki yük çok ağırdı, onu eziyordu ve beraberliğimiz süresince senin de her ruh halini anladığım gibi onun da içinde bulunduğu durumun farkındaydım.

Eli çok hafifti, gözünden akan yaşları görmesem, ön patimdeki damarıma bağladığı turnikeyi neredeyse fark etmeyecektim bile. Seneler önce seni de teselli ettiğim gibi, hafifçe elini yaladım. İğnenin ucunu usulca damarımdan içeri kaydırdı. Önce hafif bir sızı, arkasından damarımda dolaşmaya başlayan buz gibi sıvıyı hissettim.

Kafam ve gözlerim ağırlaştı ve onun merhamet dolu gözlerine bakarak son defa "Nasıl yaparsın" diye fısıldadım. Belki de benim lisanımı anladığı içi, "Ne kadar üzgünüm bilemessin" diye cevap verdi. Bana sarıldı, beni çok huzurlu ve güzel bir yere göndermekte olduğunu anlatmaya başladı. Öyle bir yer ki, bir daha ne ihmal edilecek ne acı çekecek ne de kendimi korumak zorunda kalacaktım. Öyle bir yer ki sevgi ve ışık içinde, bu sefil dünyadandaha farklı güzellikte bir yerdi...

Son nefesimle kuyruğumu son bir kez sallayarak,"Nasıl yaparsın" derken onu kastetmediğimi anlatmaya çalıştım. Kastettiğim sendin, canımdan çok sevdiğim sahibim! Seni her zaman anacağım sonsuza dek bekleyeceğim, bunu bil. Son dileğim, hayatındaki herkesin sana benim gösterdiğim sadakati göstermesi.....

İşte bugün de okuduğumda gözyaşlarımı tutamadığım bu hikayeyi sizlerinde okumasını istedim. Çünkü hayvanlarında bir can taşıdıklarını ve onlarında acı çekebildiklerini ve duyguları olabileceklerini hepimizin bilmesini ve onlara karşı daha anlayışlı davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir hayvan sever olarak. Lütfen evde baktığımız hayvanlarımız sokaklara ve barınaklara bırakmayalım, bir heves uğruna alıp atmayalım. Bakın bu fotoğraftakiler de evizimdeki yavrucuklarımız:))

3 Ekim 2008 Cuma

MEYVELERİN YARARLARI............

Eveeeeeet...
Allahın izniyle bir bayramı daha sağ salim bitirdik, Allah tekrarlarını nasip etsin...

Bayramda oruçtan çıkmış ağır yemekleri ve tatlıları fazla kaçırınca birçoğumuz midemizden şikeyetçi olmuşuzdur heralde, açıkçası ben çok rahatsız olurum.

İşte artık biraz meyve ağırlıklı beslenelim ki midemizde rahat etsin diyerek sizlere meyvelerin faydalarından bahsedeyim istedim..

Buyrun bakalım her derde deva şifa kaynağı meyvelerden almazmısınız:)))))

Meyvelerin Yararları

Hangi meyvenin ne yararı var?
* Bi kere vücudumuzun başlıca düşmanı olan kolesterol hiçbir meyvede yoktur!
* Meyveler doğal şeker içerir, ne kadar çok meyve tüketirsek beynimizdeki sinir hücreleri de o kadar gelişir, meyve yemek hafızamızı canlandırır!
* Meyveler mükemmel lif kaynağıdır,
* Meyveler vitamin ve mineral açısından çok zengindir!
* Az kalorilidirler ve kilo aldırmazlar!
(Ancak rejim sırasında kalorisi nispeten yüksek olan incir, muz ve üzümden uzak durun)
* Bol miktarda antioksidan içerirler!
* Meyveleri aç karnına yemek sindirimi kolaylaştırır!

KİRAZ..
* Güçlü bir ağrı kesicidir, 20 kirazda 12-25 miligram arası antosiyanin maddesi bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin Aspirinden on kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir,
* Kolesterolü ve kan şekerini düşürür,
* Kirazlarda bulunan flavanoidler vücuttaki zehri temizler,antioksidan etki yapar
* Kabızlık gidericidir,
* Nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olur,
* Böbreklerin taş ve kum yapmasını önler ve varsa zamanla döker,
* Safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olur,
* Yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesini sağlamaktadır;
(100 gr. kiraz=70 kalori)

ÜZÜM...
* Böbreklerin çalışmasını uyarıp kalp atışını düzenler,
* Karaciğeri temizler,
* Siyah üzüm, kabukları ve çekirdekleriyle yenirse hücre yenileyicidir,
* Sindirimi kolaylaştırır, kansızlığı giderir,
* Bebeklerin gelişimi için çok faydalıdır
* Ancak kalorisi yüksek olan üzümün bir günde 15-20 adetten fazla tüketilmemesi gerektiğini de unutmayın;
(100 gr. üzüm=65 kalori)

ŞEFTALİ..
* Kalp rahatsızlıklarına ve kansere karşı korur,
* Sindirim sistemini çalıştırır, hazmı kolaylaştırır,
* Böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlar,
* İdrar sökücüdür;
(1 adet orta şeftali=42 kalori)

KAYISI...
* Kan yapıcıdır, kansızlığa iyi gelir,
* Güzel bir cilt ve saç için olumlu etkileri vardır,
* Özellikle akciğer kanserinin önlenmesinde yardım eder,
* Kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesinde yardımcıdır,
* Kemik erimesinin önlenmesine faydalıdır,
* Sinirleri gevşetip uyku verir
* Kabızlık çeken ve sindirim sisteminde sorun yaşayanlar için faydalıdır,
* Sabahları aç karnına yenilen kuru kayısı sindirim açısından faydalı olmanın yanı sıra cilde de canlılık katar;
(1 adet kayısı=15 kalori)

İNCİR...
* Bağırsakları çalıştırır,
* Enerji verir
* Cinsel güce yardımcıdır,
* Yüksek kan basıncını düşürür,
* Kemik yoğunluğunu arttırır;
(1 adet orta incir=37 kalori)

ANANAS...
* Bakteri ve parazitlerle savaşmaya yarar,
* Sindirimi kolaylaştırır,
* İltihaplanma riskini azaltmada ve yaraların hızla iyileşmesini sağlamada etkilidir;
(1 kalın dilim ananas=43 kalori

ELMA...
* Kanı ve böbrekleri temizler,
* Cilde parlaklık ve güzellik verir,
* Soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir,
* Kolesterolü düşürür,
* Sindirim rahatsızlıklarının kontrol edilmesine yardım eder,
* Baş ağrısına iyi gelir,
* Yüksek tansiyonu düşürür
* Kan şekerini kontrol altında tutar,
* Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir,
* Uykusuzluğa iyi gelir,
* Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar;
(1 adet küçük elma=63 kalori)

MUZ...
* Kalbe ve kas sistemine yararlıdır,
* Yorgunluğa ve ishale birebirdir,
* Yüksek tansiyonu önleyici özelliğe sahiptir,
* Uykuyu düzene sokar,* Ülseri önler ve ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur,
* Kolesterolü düşürücüdür ve migren ağrısına faydalıdır,*
Böbrek ve eklemlerdeki iltihaplanmalarda tedavi edici özelliğe sahiptir;
(1 adet muz=105 kalori)

KİVİ...* Başlı başına bir C vitamini deposudur, bir adet kivide günlük alınması gereken C vitamini ihtiyacından fazlası vardır,
* Kivinin bitkisel besinleri DNA'yı korur,
* Antioksidan özelliği vardır,
* Kan şekeri kontrolü için yararlıdır,
* Kolon kanserini engellenmesine yardımcı olmaktadır.
* Astıma karşı koruma sağlar,
* Kan inceltici özelliğiyle kan pıhtılaşması riskini önemli bir şekilde düşürmekte ve kanınızdaki yağ miktarını azaltmaktadır;
(1 adet kivi=46 kalori)

VİŞNE...
* Şeker oranı kirazınkinden düşük olduğu için daha az kalori içerir,
* Diyareyi keser,
* Ateş düşürür,susuzluğu giderir.
* Koyu renkli vişneler, açık renklilere oranla daha fazla mineral içerir;
(100 gr. vişne=50 kalori)

GREYFURT...
* Soğuk algınlığına iyi gelir,
* Sindirimi uyarır,
* Diş etlerinin kanamasını azaltır,
* Kılcal damarlardaki kan dolaşımını hızlandırır,
* Mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini azaltır,
* Tansiyonu dengeler,
* İdrar sökücü özelliği vardır
*Yağlı yemeklerin ardından içilen greyfurt suyu yediklerinizin ağırlığını giderir,
(1 adet greyfurt=50 kalori)

PORTAKAL...* Soğuk algınlığı ve gripten korunmaya yardım eder,
* İçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır,
* Kalp hastalığı ve felçten korur,
* Ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar,
* Mide ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardır,
* Tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur
* İçindeki potasyum cildin kuruyup kırışıklıkların oluşması önler,
* Bağırsak gazlarını söker,bağırsak parazitlerinin dökülmesini sağlar,
* Karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar,
* Safra salgısını arttırır;
(1 adet portakal=60 kalori
ÇİLEK...
* Strese iyi gelir, sakinleştirici etkisi vardır,
* Sigara dumanının etkilerini azaltır. Sigara içilen bir odadayken gün boyunca ağza iki çilek atılması önerilir.
* Çocuk felci ve ağız-deri yaralarına yol açan virüsleri öldürücü etkisi vardır,
* Kansere yakalanma riskini azaltır,
* Mide ve bağırsak zayıflıklarını giderir,
* Safra kesesi hastalıklarına iyi gel
* Yüksek ateşi düşürür,
* Dişlere ve diş etlerine iyi gelir, diş taşlarının oluşmasını engeller,
* Cilde canlılık kazandırır;
(100 gr. çilek=30 kalori)

ARMUT...
* Kalp-damar sağlığı, alçak kan basıncı ve fiziksel performansa iyi gelen vitaminleri barındırır,
* Yüksek tansiyonu olanlar ve böbreklerinde sorun yaşayanlar için faydalıdır,
*Kansızlığa ve kabızlığa iyi gelir;
(1 adet küçük armut=82 kalori)

KAVUN...
* Kanı temizler,
* Antioksidan özelliği vardır,
* Endişe ve uykusuzluğa iyi gelir,
* Bağırsak ve cilt kanserine karşı Amerikan Kanser Topluluğu'nca tavsiye edilmiştir;
(100 gr. kavun=26 kalori)
KARPUZ....
* Böbreği temizler,
* Astım, damar tıkanıklığı, diyabet, kolon kanseri ve kireçlenme gibi hastalıklara iyi gelir,
* Tatlı, sulu karpuz doğada bulunan en önemli antioksidanlarla doludur,
* Bağışıklık sistemini güçlendirir,
* Karpuz çekirdeklerindeki Cucurbocitrin adlı madde kan basıncını düşürmeye ve düzenlenmeye yardımcı olur,
* Kabuğundaki çinko, iktidarsızlığa iyi gelir.
(100 gr. karpuz=30 kalori)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...